22 Nisan Dünya Günü

22 Nisan Dünya Günü, ilk olarak San Francisco’da 1969 yılında düzenlenen Ulusal UNESCO Dünya Konferansında John McConnell tarafından dünyamızın yaşamı ve güzelliğini kutlayarak karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere dikkat çekmek amacıyla bir özel gün düzenlenmesi fikri ile ortaya çıkmıştır.
John McConnell, Dünya Günü kutlamaları için tarih olarak ekinoks (gece ve gündüzün eşit olduğu) zamanı yani 21 Mart'ı önermiştir. Daha sonra ise çevre sorunlarına büyük bir kamuoyu ile tepki gösteren ilk hareket, Wisconsin Senatörü Gaylord Nelson’un desteği ile ve Denis Hayes'in organizatörlüğünde 22 Nisan 1970 günü ilk Dünya Günü kutlamaları olarak tarihe geçmiştir.



Dünya'nın Çeşitli Sorunları Bir Başlık Altında Toparlarsak Çıkan Sonuç yani Tablo Şöyledir : 






1- Küresel Isınma

2- Çevre Kirliliği

3- Açlık ve Yoksulluk

4- Bulaşıcı Hastalıklar

5- Obezite

6- Terör
7- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

8- Şiddet ve Taciz




  • KÜRESEL ISINMA
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmekte.
Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun, ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı bilimsel olarakta kanıtlanmıştır.
Günümüzde bilim çevreleri, küresel ısınmada başrolü atmosferdeki karbondioksit oranının artmasının rol oynadığı ifade ediliyor.

  • ÇEVRE KİRLİLİĞİ

Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de arttığı. Bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır.

Çevre Kirliliğinin Genel Nedenleri

•Hızlı nüfus artışı,
•Plansız kentleşme,
•Plansız endüstrileşme
•Doğal kaynakların hoyratça kullanılması


Son yıllarda teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi,

çevre sorunlarının da artmasına sebep olmuştur.
Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar, faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır.
Bu plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi arttırmak amacıyla tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanılmasıyla birlikte, gerekli çevresel önlemler alınmadan ve arıtma tesisleri kurulmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri, çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır.
Yapılan araştırmalar dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50' sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır.
Hızlı nüfus artışı, çevre sorunlarına önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahiptir.

  • ÇEVRESEL FAKTÖRLÜ SORUNLAR

NÜKLEER VE HİDROELEKTRİK SANTRALLERİ
•Göçler ve düzensiz şehirleşme,
•Kişi başına kullanılan enerji, su, kağıt, kömür vb. artışı,
•Ormanların tahribi, yangınlar ve erozyon,
•Aşırı otlatma ve doğal bitki örtüsünün tahribi,
•Konutlardaki ve işyerlerindeki ısınmadan kaynaklanan (özellikle kalitesiz kömür kullanımı) hava kirliliği,
•Motorlu araçlar ve deniz araçları, Maden, kireç, taş ve kum ocakları,
•Gübre ve zirai mücadele ilaçları,
•Atmosferik olaylar ve doğal afetler
•Kanalizasyon sularının arıtılmaksızın alıcı ortamlara verilmesi ve sulamada kullanılması,
•Katı atıklar ve çöp,
•Sulak alanların ve göllerin kurutulması,
•Arazilerin yanlış kullanımı, Kaçak avlanma,
•Televizyon, bilgisayar, röntgen ve tıbbi cihazların yaygınlaşması ile meydana gelen radyasyon,
•Endüstriyel ve kentsel kaynaklı gürültü.



  • AÇLIK VE YOKSULLUK

Dünyada her yıl 11 milyon kişinin açlık veya yetersiz beslenme yüzünden öldüğü tahmin ediliyor.
300 milyonu çocuk olmak üzere, 800 milyon açlığa maruz insanın 203 milyonu Güney Afrika'da, 519 milyonu Asya ve Pasifik'te, 53 milyonu Latin Amerika ve Karayipler'de, 33 milyonu ise Yakın Doğu ve Kuzey Afrika'da yaşamaktadır.

Çünkü:

Dünya'da açlık sorununun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin artmasının en önemli iki nedeni, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalardır.

İnsanoğlu tarih boyunca en büyük İç Kargaşası Açlık Sorunu olmuştur.

Dünyada açlıktan en çok etkilenen ülkelerin dörtte üçü savaşların yıktığı/tahrip ettiği ülkelerdir.

  •  Bulaşıcı Hastalıklar

Dünya Sağlık Örgütü, bulaşıcı hastalıkların tarihte görülmedik ölçüde hızlı yayıldıklarını bildirmektedir.
Örgüt, "Daha Güvenli Bir Gelecek" adlı raporunda 1967'den bu yana hastalığa sebep olan 32 yeni mikrop ya da virüsün bulunduğunu belirtmektedir.
HIV / AİDS, Ebola, Marburg, SARS, Kuş Gribi bunlardan Sadece Birkaçıdır .
Dünya Sağlık Örgütü, ülkelerden, salgın hastalıkları gizlenmemesi, virüs örnekleriyle tedavi yöntemlerinin paylaşılmasını istediği raporda, dayanışma sağlanmaması halinde, Büyük Bir Salgın Beklediklerini Açıklamıştır..


  • Obezite

Her yıl yaklaşık 400.000 ABD vatandaşı obezite ile ilintili hastalıklar nedeni ile ölmektedir.
. Son 10 yılda obezite oranı % 33 artmıştır. 2010 da önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigara içiciliğini geçerek 1. neden olması beklenmektedir.
. 20 yıl içinde dünyada ki en önemli sağlık sorunu olması beklenmektedir.
. 1992 de ABD de 20.000 kilo verme cerrahisi yapılmışken bu sayı 2006 da 177.600 e çıkmıştır.
. Cerrahi kilo verme sonrası hastaların % 94 ü yaşam kalitesinde çok belirgin iyileşme bildirmektedir.
. Çin'de 1989 da çocukluk dönemi obezite oranı % 1.5 iken batı tarzı beslenmenin yayılması ile 1997 de % 12.6 ya, erişkinlerde ise oran % 14.6 dan % 28.9 a çıkmıştır.
. VKİ si 20 ile 24 arasında olan bir erişkine göre VKİ si > 35 olan bir erişkinin sağlık harcamaları % 44 artmaktadır.
. Kilo verme cerrahisinde ölüm riski 1998 ile 2004 arasında % 78.7 azalarak, % 0.89 dan % 0.19 a inmiş aynı dönemde cerrahi sonrası kilo verme ile şişmanlığa bağlı ölümlerde % 69 azalma sağlanmıştır.
. Aşırı şişman hastaların ancak 1/7 si ABD de normal yaşam beklentisi olan % 76.9 a ulaşıyor.
. Şişmanlık, yaşam beklentisini, kadınlarda 9, erkeklerde ise 12 yıl kısaltıyor.
. 1986 ile 2000 yılları arasında şişman (vki > 30) sayısı iki katına asırı şişman (vki > 40) dört katına, süper şişman (vki > 50) sayısı ise 5 katına çıkmıştır.
. VKİ si > 30 olan kadınlarda meme kanseri riski VKİ si < 25 olan kadınlara göre % 82 artmaktadır.
. ABD de kanser ölümlerinin erkeklerde % 14 kadınlarda ise % 20 sinin obezite ile ilişkili olduğu kanıtlanmış.
. Tip 2 diabet (insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı) riski VKİ si > 30 olan kişilerde 60 ila 80 kat artmaktadır.
. Aşırı şişmanlıkta yıllık ölüm riski şişman olmayan yaş ayarlanmış bir kişiye göre 40 kat artabilir.
. İleri derecede şişman hastaların önemli bir bölümü durumunu; sağırlık, körlük yada konuşma bozukluğundan daha kötü olarak tanımlamaktadır.

  • Terör

Dünya genelinde hem de Türkiye’de çok büyük sorunlar yaratmıştır
Günümüzde de bu sorunlar hala devam etmektedir.
Ülkemizdeki ve dünyadaki bu temel sorunun kavramsal olarak neyi ifade ettiğini, nasıl ortaya çıktığını, kimler tarafından gerçekleştirildiğini kısacası terörün önce dünya sonra da Türkiye tarihçesinden bahsetmek yararlı olacaktır.

Bu durum tüm dünya toplumunun güvenliğini derinden etkilemiş ve böylelikle uluslararası terörizmin bu denli yaygın olmasında başrol oynamıştır.
Terörün sınır aşan bir hal alması durumunda uluslararası terörizm ile karşı karşıya kalınır.
11 Eylül saldırıları sonucunda terörizmin uluslararası boyutlarda algılandığı, globalleşme ve terör algılarının birlikte ele alınarak uluslararası ilişkiler disiplinin birer parçası olduğunu analiz etmiştir. Uluslararası sistemde temel aktör olan devletin etkisinin son bulduğu, ulus devlet kavramını yıkmak ve bir Takım bölgesel yeni devletler kurmak amacıyla bölgesel, ulusal veya küresel terör örgütleri;
Yeni kurulan dünya düzeninde etkisini belirgin bir şekilde gösterecektir.
Fakat günümüzde uluslararası terörizm terimi daha çok birden fazla devleti hedef alan veya birden fazla ülkede eş zamanlı birbirine benzer eylemlerde bulunan terörizmi ifade etmektedir.

Terörün dış destek olmadan varlığını devam ettiremeyeceği bilinen bir gerçektir.
Günümüzde terör örgütleri devletler, sivil toplum kuruluşları, bankalar, bireyler ve diğer organize suç örgütleri tarafından finanse edilmekte , “Terörizm, YANİ uluslararası terörizm, mutlaka bir devletin himayesinde gerçekleşir.
Terör bir taraftan da savaşın düşük yoğunluklu şekline bürünmüş halini yansıtır.”
Küresel terörizm ile uluslararası terörizm arasındaki fark şudur;
Uluslararası terörizm devlet merkezli bir terördür.
Terörizm; siyasal amaçlar için sistemli, örgütlü ve sürekli terör kullanmayı sistemleştiren bir strateji anlayışıdı

Devletle ilişkisi olan, devletle silahlı çatışmaya giren ve bu çatışmalar için başka bir devletin veya devletlerin desteklediğini alan terör gruplarının eylemleri uluslararası terörizm kapsamına girer.
Örneğin; PKK, ETA gibi. Diğer taraftan; globalleşme (küreselleşme), bir anlamda devletin kendisini dışarıda (uluslararası alanda) tutan durumudur. Küresel terörde bunu yansıtır. Kendi çıkarları için mücadele eden sivil örgütleri de küresel terör kapsamına almamız gerekir. Örneğin; El-Kaide.
Terör, siyasi amacı elde etmeye ve halkta belli düşünce ve davranışları benimsetmeye yönelik, halkta veya halkın belli bir kesiminde korku ve panik oluşturmak için zorlamayı ve şiddetin kullanılacağına ilişkin güncel tehdidi ifade etmektedir.
Terör ile terörizm farklı kavramlardır.


  •  Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan 2010 Dünya Uyuşturucu Raporu’na göre; gelişmekte olan ülkelerde amfetamin tipi uyarıcılar ve reçeteli ilaçlar başta olmak üzere uyuşturucu madde kullanımı artmaktadır.
Rapora göre geçen yıl dünya çapında 20 milyon uyuşturucu bağımlısı bağımlılık tedavisi alamamıştır. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) raporuna göre 1990’lardan itibaren uyuşturucu kullanımının dramatik bir artış gösterdiği, günümüzde tüm Avrupalı yetişkinlerin neredeyse dörtte biri en az bir kez uyuşturucu kullandığı aktarılmaktadır. EMCDDA ya göre genç yetişkinlerin yaklaşık %2 ila %2,5’inin her gün veya neredeyse her gün esrar kullandığı, erkeklerde bu oranın çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Esrar kullanımında yaşam boyu yaygınlığın yetişkinlerin yaklaşık %22 si olduğu, bu oranın yaklaşık 74 milyon kişiye karşılık geldiği tahmin edilmektedir. Bu oranlar kokain için %3,9 (13 milyon kişi) ekstazi için %3,1 (10 milyon) ve Amfetaminler için ise %3.5 (12 milyon) dur.    Sorunlu opioid (afyon ve türevleri) kullanıcılarının sayısının 1,2 ila 1,5 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Avrupa’da 15-39 yaşındaki Avrupalılar arasındaki tüm ölümlerin %4’ünden uyuşturucu kaynaklı ölümler sorumlu olduğu ve bunların yaklaşık üçte birinde opioidlere bağlı olduğu belirtilmektedir. Tüm tedavi taleplerinin %50’den fazlasında birincil uyuşturucunun opioid (afyon) türevleri olduğu, 2007 yılında yaklaşık 650.000 opioid kullanıcısı tedavisi gördüğü bildirilmektedir. Bu rapor Avrupa’nın uyuşturucu sorunun kalbinde bulunan iki madde olan eroin ve kokain kullanımında durumun iyileştiğine ilişkin bir işaretin bulunmadığının altını çizmektedir.

Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Madde İzleme Merkezi’nin verilerine göre; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2006 yılında Türkiye genelinde 60 ilde 26000 okullu genç üzerinde yapılan araştırmaya göre, gençlerin %2,9’u son üç ay içinde uyuşturucu yarıcı madde kullandıklarını belirtmişlerdir. 2006-2007 yılları içinde Türkiye’de yatarak tedavi imkânı bulan 2853 kişinin %43,6’sı afyon ve türevleri, %36,3’ü ise esrar kullanımı nedeniyle tedavi görmüştür. Uyuşturucu madde kullanımının ve madde kullanımına bağlı ölümlerin yıllar içinde artış gösterdiği gözlenmektedir. Tüm bu verilere karşın, Türkiye’de alkol ve madde bağımlılığı tedavisinde özelleşmiş kamu ve özel sağlık kuruluşu sayısı son derece azdır.  

Uyuşturucu kullanımı hakkında

Uyuşturucu kullanımı insan sağlığı için ciddi bir tehdittir.
Uyuşturucu kullanımı, ölümlerin yanı sıra, yeti yitimlerine, yaşamların dramatik bir şekilde kararmasına, bireyin ve toplumun refah düzeyinin düşmesine;
Madde ile suç ve kazaların, enfeksiyon hastalıklarının artmasına yol açmakta.
Ülkemizde uyuşturucu kullanımın önlenmesi ve azaltılmasına yönelik önlemlerin daha ciddiyetle ve samimiyetle ele alınması gereklidir. Bu amaçla;

 Madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin sayısı ile bu kurumlarda çalışan personelin sayısı ve çeşitliliği artırılmalı ve eğitimli personellerin bu kurumlarda çalışması sağlanmalıdır.
Madde bağımlılığı merkezlerinin tüm yurtta yaygınlaşması sağlanmalıdır.

 Dünyada uygulanan tüm ilaç ve tedavi yöntemlerinin ülkemizdeki madde kullanıcılarının hizmetine sunulması ve kullanılması sağlanmalıdır.

 Madde kullanımını bırakamayan kullanıcılara yönelik zarar azaltma programları devreye sokulmalıdır.

 Bilimsel temeli olan önleme etkinliklerinin sayısı artırılmalı, bu etkinlikler hazırlanırken bilimsel kuruluşların ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmalıdır.

Önleme etkinliklerin etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmalıdır. Önleme etkinliklerini yürütecek kuruluşlara destek verilmelidir.

 Uyuşturucu bağımlılığı bir suç değil, bir sağlık sorunudur. Tüm uyuşturucu bağımlılarının tedaviye ücretsiz ve hızla ulaşması sosyal devletin bir sorumluluğu olarak kabul edilmelidir.


  • Şiddet ve Taciz



Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumunun (USAK) “Türkiye’de Kadına  Yönelik Şiddet Raporu”nda, Türkiye’deki verilerin yanı sıra çeşitli ülkelerde  yapılan araştırmaların sonuçlarına yer verildi.



Buna göre, kadın haklarının korunması konusunda yapısal yasal önlemlerin  olduğu Avrupa ve ABD’de de kadına yönelik şiddet oranları oldukça yüksek.



Türkiye de Sayı Binleri Aşmıştır



ABD Adalet Bakanlığı verilerine göre, ülke genelinde yapılan  araştırmalar, kadınların yüzde 55’inin hayatlarının bir döneminde şiddet  gördüğüne işaret ediyor.
Birleşmiş Milletler Dünya Kadınları 2010 Raporu’na göre ise Danimarka’da  kadınların yüzde 27’si, Almanya’da yüzde 25’i, Norveç’te yüzde 22’si hayatlarının  bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olduğunu dile getiriyor.
Dünya Sağlık Örgütünün tespitlerine göre, cinsel şiddet dünya genelinde  en yaygın şekilde kadınlara yönelik uygulanıyor.


TÜRKİYE de ve DÜNYA da HEMEN HERGÜN OLAĞAN ŞEYLERİN KISA BİR ÖZETİYDİ BU

BARIŞ DOLU SAVAŞSIZ ÇOCUKLARIN ÖLMEDİĞİ BİR DÜNYA DİLİYORUM ...

DÜNYA GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN .









Yorumlar

Popüler Yayınlar